top of page
Figüratif, toplumsal, eleştirel, doğal yaşamı savunan çevreci bir sanat anlayışım var diyebiliriz. Herhangi bir durum, olgu, duygu veya görsel yaratım sürecimi etkiliyor. Son dönem resimlerimde hayvan ve insanlara ortak alanlarda yer veriyorum. İnsanoğlu, hayvanları yok etmekte, doğal yaşam alanlarını ellerinden almakta. Bu yolla insan aslında kendini de yok ediyor. Bu konuya ne kadar çok alanda yer verilerse o kadar çok farkındalığın oluşacağını düşünüyorum.
Öte yandan insanların hayvanlara benzerlikleri beni etkileyen bir yan oldu hep. Hayvan ve insan ilişkilerini resmederken, aralarındaki zihinsel, duygusal ve biyolojik benzerlikleri fark ettim ve bu da metamorfoza daha çok yönelmemi sağladı. Belki de hayvanlar ve insanlar arasındaki en büyük fark insanın kültürel bir canlı olması ve estetik kaygısıdır. İnsana şiddet – hayvana şiddet hep var.
Her ikisinin de yaşam alanlarının kısıtlandığını düşünüyorum; beton yığınları arasına hapsolan insanlar, aç sokak hayvanları, sokakta yaşayan insanlar gibi olgular benim hayvan-insan resimleri yapmama neden olmakta. İnsanların hayvanları kapattıkları kafeslere kendilerini de kapatmaları, onlara uyguladıkları şiddeti kendilerine de uygulamaları, şehirleşmenin getirdiği kaotik yaşamda hem hayvanlara hem de kendilerine nefes alacak yeşillik bırakmamaları, dışarda yok ettikleri yeşilliği, ağaçları evlerinde saksılarda arama çabaları betona hapsedilmenin acı yanı olmaktadır.
Bu duyguları, kavramları, insan ve hayvanları birbirlerine dönüştürerek iç ile dış mekânı birbirine geçirip resimlerime yansıtıyorum.
bottom of page